Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 8 (Kerim Salih)
685. GÜNÜN 227. YAĞMURU Bu sabah kapım çaldı. Gelenin kim olduğuna dair bir tahminim, bir merakım olmadı. Yattığım yerden şöyle bir doğruldum, sonra gerisin geri yastığa düştü başım. Gelen her kimse, onu yanlış evin kapısını çalıyor olduğu gerçeğiyle yüzleştirmek istemedim. Bunun yerine kapıyı çalmaktan bıkıp gitmesini bekledim. Öyle ya, yanlış adres olmadan kim çalardı ki […]
Aaa Beşiktaş Elenmiş (Ümit Öztürk)
Beşiktaş’ın kupadan elendiğini 2-3 gün sonra evde artık eskimiş bir gazeteye göz atarken öğrendim. Beni hıyanetle suçlayacak kişiler olacaktır Buy Nolvadex UK , biliyorum. Bize, 2001 yılında bir gazetenin kampanyasından (kupon karşılığı idi sanıyorum) standart ya da standart + sinema paketi digiturk üyeliği çıkmıştı, ya da indirim almıştık, bunu da çok iyi hatırlamıyorum. Standart idi […]
Bunlar Hep Oyun (Ahmet Memnun)
(1000 perdelik bir oyunun, 200’üncü perdesinin 39’uncu sahnesi) (Hande’lerin evi. Hande’nin babası olan Necati, Hande’nin sözlüsü olan Cem’le konuşmaktadır. Annesi olan Perihan henüz ortalarda yoktur. Hande de ortalarda yoktur. İkisi beraber bir iş karıştırmaktadır. Gerçekteyse Hande odasındadır, annesi de yanındadır. Hande birazdan sözlüsüyle dışarı çıkacağı için ona alınan özel dikilmiş giysinin provasını yapmakta, annesi Perihan […]
Orda Bir Köy Var, Uzak Olsun (Ahmet Yıldırım)
Ya aslında bana şehirlerde otura otura insanlıktan çıkıyormuşuz gibi geliyor. “Başkaları ne der?” sorusu üstüne kurulmuş hayatlarımız var. Sokaktan ses gelmediği an “lan acaba öldüm mü” diye korkarak elimizi alnımıza götürüyoruz. Millet görüp iğrenmesin diye, kafamızı montun içine sokup cebimizden çıkardığımız buruşuk mendille burnumuzu temizlemekten çoktan bıkmış olmalıydık. Elin oğlunun pis akciğerinden çıkan karbondiyoksiti otobüslerde […]
Müştak Zekinin Yanan Günlükleri – 7 (Kerim Salih)
ÖFKE DOLU BİR GECE Ey insan içine çıkamayacak kadar büyük suçlar işlediği halde bu suçları sakladığı, gizlediği için kendini mesut sayarak, kalabalıklara masum görünüp ve kendini onlara böyle tanıtıp, hakikati tersine döndürme gayretindeki, sürüngenleri kıskançlıktan çatlatan günahkarlar! Yalnız başınızayken mi “siz” oluyorsunuz yoksa bir toplulukta mı? Haftanın belirli günlerinde farklı kılıklar ve günün belli saatlerinde […]
Façede Geçen Sekkiz Sene (Murat İstanbuli)
2007 senesinde Avcılar’da bir evde Facebook hesabı açmak suretiyle sosyal medyaya adım attım. Ne bereketli bir adımmış ki aradan geçen 8 sene boyunca fasılasız yürüdüm. Facebook o zamanlar ‘ilkokul, yahu hiç olmadı ortaokul arkadaşlarımızı bulalım’ diyen arkadaş aşığı insanların başvurdukları en kestirme yoldu. Beleş mezar bulsa girmeye can atan bir kitle bu hazır lokmayı yutmak […]
Ağır Hediye (Ahmet Memnun)
Çocukluğumun nerede geçtiğini hatırlamıyorum. Hafızamda hiçbir şey tutamadığımdan ya da hatırlamak istemediğim şeyleri hafızamdan silip attığımdan değil. Yaptığım yığınla yolculuk, gönderildiğim onca yer yüzünden. Çocukluğumda hep bir şeylere veda ettim. Şimdi bile yerleşik hayata geçtiğim söylenemez ama küçükken tam bir göçebeydim. Kalem, tıpkı kağıt gibi tren camlarıyla da bir bağ kurabilseydi zorlanmadan bütün hatıralarımı yazabilirdim. […]
Cehennemden Notlar (Batuhan Okutan)
Az evvel Cehennemden geldim dostlarım. Şaka etmiyorum, samimi söylüyorum. “Zibidiye bak, aklınca bize ahiret fantezilerini anlatıp Dante pozu kesecek” zannetmeyin hemen. Günahıma girmeyin. Kısmet olursa oraya gittiğiniz zaman oraları bana siz anlatırsınız. Ben bambaşka bir cehennemden bahsediyorum. Bundan birkaç yıl evvel, çevremdeki pek çok insan bana büyülü bir yerden söz etti. Anlattıklarına göre oraya giden […]
Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 6 (Kerim Salih)
ÖZET Sobanın içindeki çoktan sönmüş odunları belki tutuşurlar diye boş yere üfleyip durdum. GECENİN BİR YARISI Eski günleri hatırlıyorum. Önünde saygıyla önümü iliklediğim hatıralarımı… Ellerimi uzattığımda parmaklarımın hiçbir zaman değemediği umutlarımı… Sonu hayal kırıklığından başka bir adrese varmayan çabalarımı… Işıklar içinde bana tatlı tatlı gülerken önümü dahi göstermeyen hayallerimi… Çocukluğumu… En çok da çocukluğumu hatırlıyorum. […]
Back To the Future: Fıstıkağacına Doğru (Murat İstanbuli)
Yola çıkmadan evvel kalpağımı arıyor gözlerim. Evde kim bilir nereye koydum? Hayır, hatuna sorsam bir sürü laf söyler şimdi. Kendisinde cümleler, kelimeler hiç tükenmez maşallah. Olsun, onu yine de çok severim. Sadık, merhametli biridir. Tabii zamanında az peşimden koşmadı. Neyse duymasın, yoksa yine o ”Beni ne doktorlar, mühendisler istedi’ isimli şiirini okumaya başlar, neme lazım… […]
Son Yorumlar