Bir Veda Cenazesi – 2 (Kerim Salih)
“Rüya! Rüya! Buradayım… Biraz daha sağa… Sana göre sol olabilir… Biraz daha sola bak… Hah… Buradayım işte.” Oturduğum sıradan Rüya’ya böyle seslendim. Beni fark edene kadar çok çaba harcadığımı belirtmem gerekir. Tüm sıraların dolu oluşu ve tek olacağımı tahmin edişi, beni bulmasını geciktiren etkenlerden sayılabilir. Yalnız şu da var ki bir tanıdığın sana sesleniyorsa, (üstelik […]
Bakımlı Ülkelerin Kozmetiği – Uzay (Ayşegül Gürbüz)
Uzay, eskiden beri merak ettiğim şeylerin başında gelir. Sonradan öğrendiğime göre bu merak zeki insanların bir özelliğiymiş. Roket, mekik, uzay aracı gibi şeylere henüz vakıf olmadığım dönemde balonlara tutunup yıldızlara gitmek isterdim. Yeterli sayıda balonu biriktirdikten ve güvenlik kontrollerini yaptıktan sonra önümde tek engel kalmıştı: Ağaç dalları! Zira balonlarımın patlaması yolculuğumun sonu demekti. İyi bir […]
Terzi Nezih Mahallesi – 8 (Ahmet Memnun)
“Ne güzel! Kimse bilmiyor…” Denizci Tayfun Zerre kadar sevmediği çırağının yara bere içinde kaldığını gören Memduh Keman topluluğa bakarak: “Doktor… Doktor var mı aranızda?” diye sorduğunda ve mahalleli ‘yok’ anlamında başını salladığında Fehmi Fettan’ın yüzündeki ifade görülmeye değerdi. Önce elini kaldırdı Doktor Fehmi. Umursanmayınca “ben, ben” diye çaresizce inledi. Baktı olmuyor, ayağa kalktı. Ellerini ‘ben […]
Sahil Çok Kumluydu (Editör)
Sevgili Hafifdergi okurları. Sevgili bir avuç fedakar edebiyatsever. Nasılsınız? Bu sayımızda bizi farklı bir iş yapmak zorunda bıraktınız. Aylardır alışageldiğiniz yazı tarzımızın dışına çıkmamıza sebep oldunuz. Samimiyetle ifade etmek gerekirse bunun için sizlere teşekkür edip etmeme konusunda tereddütteyiz. Her ay bir sürü yazarımız kurgularla oynaşır, kelimelerle dans eder, iki espri üretebilmek için kendini dağlara taşlara […]
Bir Veda Cenazesi – 1 (Kerim Salih)
Sol elimin parmaklarıyla sağ elimin avucunu kaşırken saat beşi yirmi geçiyordu. Avucumdaki kızarıklıkları ve yeni oluşan patika yolları görünce tırnaklarıma baktım. Haftada bir kez el tırnaklarımın bakımını yapıyordum. Bakım filan derken kesmekten bahsediyorum. Bir tırnağa, onu kesmekten başka herhangi bir işlem yapılıp yapılmayacağı konusunda bilgisizdim. Onları haftada bir kestiğime göre sanırım bu altıncı gün olmalıydı. […]
Terzi Nezih Mahallesi – 7 (Ahmet Memnun)
“Bir adam tanırdım. Ona göre, bir şey henüz nihayete ermediği halde hatıra olurdu.” Sinan Büyüklerin anlattığına göre, iki asır kadar önce Nezih adında bir terzi yaşamış bu mahallede. Şimdi, bakkalla manavın arasındaki o boşluktaymış küçük dükkanı. Herkesin sevip saydığı, lafını dinlediği bir adammış Nezih. İşinin de ehliymiş doğrusu. Diktiği kumaşların kalitesiyle yükselen namı önce mahalleyi, […]
Türk Şiir Kralı Florinalı Nazım (Batuhan Okutan)
Matbuatımızda sürüsüne bereket adam var. Eline kalemi alan yazmış. İsmini bildiğimiz pek çok yazar da ölüp gitti. Şöhret insanın kendisini değilse bile, namını kıyamete dek yaşatabiliyor. Tabi bunun, okunan fatihalardan gayrı ölene ne faydası var, vakti gelince kendilerine sorar öğreniriz. Acelemiz yok. Fakat herkesin ağzına sakız olan nice şöhretli de öldükten sonra unutulup gidiyor. Florinalı […]
Bitmeyen Düğün (Ahmet Memnun)
Fikret Naci bir dünya şampiyonuydu. Çok mu süratli koşuyordu, Formula 1 tarihinde hiç kimsenin hızına yetişemeyeceği bir pilot muydu, ringlerde vurdu mu devirdiği için önünde durulamayan bir boksör müydü? Hayır. Tamam, ara sıra sokak aralarında top oynayan çocukları gördüğünde ceketini yere fırlatıp onlara eşlik ediyor ve on yaşından küçük çocukların hiçbiri onun kadar seri çalım […]
Kahvaltı Babası; Varla Yok Arası (Ayşegül Gürbüz)
Yatsı ezanı çoktan okunmuş olsa da alışkanlık gereği yatma vakti gelmeden kılamıyordum. Zira bana göre yatmadan önce yapılması gereken son şey namaz kılmaktı. Ne zaman yatsının vakti konusunda laf açılsa ateşli bir şekilde bu fikrimi savunmaktan geri durmazdım. Çünkü takdir edersiniz ki herkesin yanlışı kendine güzeldir. Yine gecenin bilmem kaçında clomid 50mg kaufen , ama […]
Kibri Küçük, Yüreği Büyük (Ahmet Yıldırım)
Londra’da bir pub’da, altı kişilik bir grup halinde oturuyorduk. Herkesin karşısındakine birşeyler anlattığı kalabalık ortamlarda nasıl bir kelime dalgalanması olduğunu bilirsiniz. Etrafa kulak verip herkesin aynı anda ne dediğini anlamaya çalıştığınızda, bir kelime bile anlayamayacağınız bir yerdeydim. Durgunlaşmıştım ve yanımdaki şu beş kişinin benim hayatımda ne işi olduğunu sessizce sorgulamaya başlamıştım. Tükürükler saçarak pençe gibi […]
Son Yorumlar