Hafif Dergi

  • Hafifdergi Hakkında
  • Yazarlar
    • Ahmed Akşamoğlu
    • Ahmet Memnun
    • Ahmet Yıldırım
    • Batuhan OKUTAN
    • Cengaver MÜRİDOĞLU
    • Kerim SALİH
    • MURAD İSTANBULÎ
    • Ömer TURHAN
  • Etkinlik
  • İletişim
  • Sayılar
    • Sayı 1
    • Sayı 2
    • Sayı 3
Home Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 12 (Kerim Salih)

Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 12 (Kerim Salih)

MÜŞTAK ZEKİ’NİN YANAN GÜNLÜKLERİ

05:12 – Beş gündür uyumuyorum. Gözlerimin önünden neler geçtiğini kimse tahmin edemez. Hava henüz aydınlanmadı. Ne zaman aydınlanmıştı?

05:19 – Bugün bir tuhaflık olacak ama… Dur bakalım. Yoksa?.. Bilemiyorum. Şimdiden titremeye başladım. Daha önce söylemiş miydim : Benden hiçbir şey olmaz.

06:22 – Tahta kurdu horluyor, kuş kimbilir kaçıncı rüyada… Böyle bir günde uyunur mu?

06:30 – Yağmur başladı.

07:40 – Şehir uyandı. Dışarısı acele edenlerden geçilmiyor. Sükunet eski bir masal anlaşılan. Kimse durmuyor.

09:13 – Az önce girdim eve. Sokaklarda turladım biraz. Yürümek hiç iyi gelmedi. Bizimkiler hala uyuyor.

09:37 – “Kahvaltı hazır” dememle yataktan fırlamaları bir oldu. Bir sabah olsun kahvaltı hazırlama zahmetinde bulunmadılar bugüne kadar. Lafa gelince bu evi çekip çeviren onlar. Bir işin ucundan tuttuklarını görmedim. Bir de dostum olacaklar.

10:25 – Kahvaltıdan sonra konuştuk biraz. Tahta kurdu da kuş da durumu bu şekilde halletmemin hiçbir problemi çözmeyeceğini söyledi. Aksine bunun yol açacağı neticelerin zararlarından bahsettiler. Tahta kurdu çok kızdı bana. Aileden, dostluktan bahsetti uzun uzun. Kuş da öyle. Onları haklı buldum. Ancak başka bir çözüm gelmiyor aklıma.

10:39 – Tahta kurdu az önce bir sigara yaktı. Kuşa da uzattı ama o kullanmadığını söyledi. Sigaranın zararlarından, sağlığın değerinden, eve sinen ağır kokudan bahsetti. Tahta kurdu da onu, sigarasını kanadında söndürmekle tehdit etti. Bir süredir suskun olan bana döndü ve : “Senin yaşaman Müştak, devamlı ölmen gibi bir şey” dedi.

13:51 – Sokaklarda turladım yine. Her şey yerli yerinde. Dükkanlar, dükkan önleri, kaldırımlar, merdivenler insan dolu. Meydandaki havuzun önünde duran banklardan birine oturdum. Yağmur tekrar yağmaya başladı. Herkes kaçışmaya başladı. Nedense, kalkıp gitmek gelmedi içimden. Sağanak altında oturmuş ıslanıyor olmanın tadına varırken akli dengesi bozuk biri geldi ve havuzun önündeki geniş alanda durdu. Şarkı söylemeye başladı. Oturduğum yerden onu izledim. Etraftaki hiçbir şeye aldırdığı yoktu. Yoğun yağan yağmur onu coşturmuş, o da içinden geleni belli ki kendi bestesi olan bir şarkıyla dışarı vurmuştu. Bir o, bir de ben vardım orada. Uzaklardan gülme sesleri geliyordu. Bize gülüyorlardı anlaşılan.

14:24 – Dün başıma gelen herhangi bir şeyi hatırlamazken, çocukken gördüğüm bir rüyayı hiç unutmuyorum.

14:24 – Bir biber de dostum kuştan geldi :”Evren bu kadar genişken gidecek bir yerinin olmaması ne tuhaf” dedi bana. Tahta kurdu güldü ve ikramda sınır tanımadığını göstermek istercesine :”Bu adam, hiçbir yolcusu olmayan bir otobüste boş koltuk bulamaz” diyerek takdirimi kazandı. Haklı… sonuna kadar haklı… ve bunu değiştiremem.

14:24 – Odaları gezdim evde. Mutfağa girdim. Canı olmayan eşyalar, canlı anılar eşliğinde bir tanıdığa dönüyorlar. Bu masayı, bu sandalyeyi tanıyorum.

14:24 – Ulan ben de bu ne diyorum. Saat durmuş.

17:00 – Dışarıdaydım yine. Naim’i gördüm uzaktan. El salladım ama görmedi beni. Seslenecektim, vazgeçtim. Hey gidi Naim. Zamanında sevgilisine oje alamadığı için bunalıma giren zavallı dostum. Gözden kaybolana dek baktım ardından. Bizim sokağa geldiğimde bakkala uğradım. Hala konuşmuyoruz Levent Amca’yla. Sanki alacakmış gibi zeytinyağı kutularının önünde oyalandım bir süre. Çikolataların oradan yavaşça geçip bisküvilerin yanında uzun zaman durdum. Deterjanların fiyatlarını kontrol ederken cebimde beş para olmadığını bilmekten duyduğum memnuniyetle Levent Amca’yı süzdüm. Bir şey alacağımı zannediyordu ama yok öyle yağma. Almayacaktım işte. İstesem de alamayacaktım ama bunu sanki inadına almıyormuşum gibi yansıtmak hoşuma gitmişti.

17:45 – Gümüş kutuyu masanın üzerine koydum. Eski saati, eski yüzüğü ve cüzdanımı da kutunun içine… Cüzdanın içindeki küçük bölmede duran kağıdı kontrol ettim. Yazılan değişmiyor. İki kelime işte orada yaşıyor. Bütün günlüklerimi de… onları da kutunun içine koydum. Bu kutuya sığmayacak bir şeyim yok.

18:30 – Yapamayacağım.

19:25 – Çok heyecanlıyım. Vaktin yaklaştığını hissediyorum. Biliyorum, kolay olmayacak. Hem de hiç… Ancak ne yapsam nafile. Artık geri dönüş yok. Hiç sevmediğim laflar ediyorum. Ne oluyor? Cayacak mısın yoksa? Ağzından yel alsın. Peki, nedir bu? Bilmiyorum. Kaç kaç? 3-3. İyi iyi, izleyiciler gole doymuş. Biraz susar mısın! Rahatsız mı oldun? Hayır, yağmuru duyamıyorum. Yağmıyor ki.

20:50 – Kesin olarak yapamayacağım.

21:35 – Yapıyorum, yapıyorum…

22:27 – Bugüne kadar hangi kararının arkasında durdun da… Senin ne haddine… Otur oturduğun yerde.

22:54 – Yağmur artırdı.

23:00 – Ancak bu böyle olmaz… Bu şekilde yürüyemez artık. Ama yine de… bir uyusam… bir uyusam düzelecek her şey…

23:40 – Önce nereden başlasam… Halı, evet halıdan başlamak en iyisi. Tahta kurdu bir sus Allah aşkına. Kuş, sen de gaz verip durma şuna.

23:47 – Olmuyor, tutuşmuyor bir türlü. Biraz kolonya döksem… Hah, oldu işte. Kibrit bitecekti neredeyse.

23:49 – Perdeyi de tutuşturdum. Kolonya olmasa halim dumandı.

23:51 – Çekyata da sardım ateşi. Sıcaklık artmaya başladı. Biraz duman altı olduk. Şimdilik her şey yolunda.

23:53 – Kuşu ve tahta kurdunu ceketimin cebine koydum. Delikmiş meğer, tahta kurdu cebimden düştü. Hala söyleniyor bana. Çok kızdı. Diğer cebime koydum onu. Cüzdan… hayır… o iki kelimeyle burada, bu yangının içinde kalacak… Ne tuhaf; yanacak, yok olup gidecek günlükler yazmışım yıllarca. Şu başlığı da değiştireyim en iyisi. GÜNLÜKLER… Çok yavan… Bir dakika… kalem… kalem nerede… Allah iyiliğini versin. Elinde ya, arıza herif. MÜŞTAK ZEKİ’NİN YANAN GÜNLÜKLERİ… Bu daha iyi. Birazdan kül olacaksınız. Ömrümün her bir dakikası gibi. Hayatım bomboş geçti. Çocukluk düşlerim, birkaç iyi rüya, sonu felaket olan tatlı anlar kaldı tek. Onların da sağanağı hazır. Her şey uçup gidiyor. Öyle ki bazen halime bakıp her… bir saniye… imdat… hortum… hortum getirin… yetişin komşular… su… su… her yer yanıyor…

23:56 – Sönmüyor… sönmüyor bir türlü. Allahım ben ne yaptım… Mutfaktan sürahiyle taşıdığım su mu söndürecek bu yangını… Tahta kurdu sırası değil… Her şey… her şey yanıyor… evim… yuvam… yetiş… yetişin… çok sıcak… çıkıyorum artık… masa da tutuştu… tahtalar… her yer duman… ne yaptın şimdi… hangi sorunu çözmüş oldun… kimden intikam aldın… geri zekalı… Nasıl düşünemem bunu… bu kadar aptallık… aklımın ucundan geçmedi… geçse yapar mıydım hiç… ben şimdi nereye gid…

Kerim Salih

Oca 1, 2017Kerim Salih
Dayak ve Karne Korelasyonu (Murad İstanbuli)Terzi Nezih Mahallesi - 10 (Ahmet Memmnun)
You Might Also Like
 
Müştak Zekinin Yanan Günlükleri – 7 (Kerim Salih)
 
Terzi Nezih Mahallesi – 10 (Ahmet Memmnun)

Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et

Kerim Salih
4 years ago Sayı 17Müştak Zekinin Yanan Günlükleri, Sayı 17, yangın
0
Facebook
0
Twitter
6996516-bokeh-book-key
Müştak Zekinin Yanan Günlükleri – 7 (Kerim Salih)
6 years ago
ağırlığıhis
Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 6 (Kerim Salih)
6 years ago
6917957-city-street-rain-painting
Kibri Küçük, Yüreği Büyük (Ahmet Yıldırım)
6 years ago
hafifdergi
İkinci Baskıya Önsöz (Batuhan Okutan)
6 years ago
6865569-benches-hd
Bir Veda Cenazesi – 2 (Kerim Salih)
5 years ago
Son Yazılar
  • Terzi Nezih Mahallesi – 10 (Ahmet Memmnun)
  • Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 12 (Kerim Salih)
  • Dayak ve Karne Korelasyonu (Murad İstanbuli)
  • Seyyah (Ahmet Yıldırım)
  • Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 11 (Kerim Salih)
Son Yorumlar
  • Façede Geçen Sekkiz Sene (Murat İstanbuli) için Gökçe
  • İtaat Et Kurtul! (Nafi Adıgüzel) için gy
  • Ağır Hediye (Ahmet Memnun) için kardan adam
  • Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 5 (Kerim Salih) için Kerim Salih
  • Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 5 (Kerim Salih) için Ahmet Yıldırım
Arşivler
  • Ocak 2017
  • Haziran 2016
  • Mart 2016
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
Kategoriler
  • Sayı 1
  • Sayı 10
  • Sayı 11
  • Sayı 12
  • Sayı 13
  • Sayı 14
  • Sayı 15
  • Sayı 16
  • Sayı 17
  • Sayı 2
  • Sayı 3
  • Sayı 4
  • Sayı 5
  • Sayı 6
  • Sayı 7
  • Sayı 8
  • Sayı 9
Bize Yazın

Bize ulaşmak için editörlerimizden Ahmet Yıldırımla irtibata geçebilirsiniz

Email: bilgi@hafifdergi.com

Name: Ahmet Yıldırım

Twitter’dan takip edin
@Hafifdergi kullanıcısından Tweetler
Facebook’tan takip edin
2014 © Hafif Dergi