Kitabımın ilk baskısı, bundan on üç sene kadar evvel, hakkında bir kitap yazsam bile anlatamayacağım ölçüde destansı bir emek sarfiyatı neticesinde oluştu. Bin beşyüz adet basılan Eser, yayınlandığı günün akşamından itibaren okur nezdinde her türlü teveccühün ötesinde bir ilgi ile karşılandı. Öyle ki, 81 ildeki kitapçı önlerinde, caddelere taşan kuyruklar meydana geldi. Yıllar boyu kitap fuarlarında insanlar bir araya gelerek, kitabımın ilk baskısını almak için izdihamlar oluşturdu. Hatta fırınlar, otobüs durakları ve sinema salonlarında meydana gelen kuyruklar da bana kitabımın gördüğü ilgiden başka hiçbir sebeple açıklanabilecek gibi gelmiyor. Fakat kitabım o kadar bereketliydi ki, tüm bu ilgiye rağmen bir türlü bitmek tükenmek bilmedi.
Öte yandan ilk baskının yayınlanmasını takiben okuyucularımdan aldığım onsekiz bin dörtyüz kadar e-posta, kitabımın pek çok hayatın değişmesinde başlangıçta öngöremediğim kadar yoğun bir tesir sahibi olduğunu gösterdi. Pegasus’ta Uç Uç Günleri Başlıyor!, Vestel E-Mağazada Son Kampanyalar, Bonus Hesap Ekstreniz (TL), Replica watches for sale! ve Ahmet (@trradomir) favorited one of your tweets! gibi başlıklar taşıyan bu okuyucu mesajları, kitabımın gerek bireysel, gerekse kurumsal bazda ne gibi bir heyecan uyandırdığını gözler önüne seriyordu. Kısmet olursa bu e-mail’leri de en kısa zamanda kitaplaştırarak beğenilerinize sunmak istiyorum. Sözkonusu mesajlar, kitabın ikinci baskısının bir an evvel yayınlanması gerektiği konusunda bana pırıl pırıl bir ışık tuttu. İşte bu kitabın elinizde tuttuğunuz ikinci baskısı için ayrı bir önsöz yazmamak, bana yakışmayacak bir tembellik, nezaketimin kaldıramayacağı bir umarsızlık ve terbiyesizlik olacaktı. Bu baskı için de bir önsöz yazarak eserimin mükemmelliğini size anlatmak zorundaydım. Yazmasaydım, ölecektim.
İkinci baskı; değişen şartlar ve ilerleyen teknoloji göz önünde bulundurularak birinci baskının tamamen gözden geçirilmesi neticesinde oluştu. İlk baskı mükemmel bir eser ortaya koyduğu için, bu baskıda herhangi bir değişiklik yapma gereği duymadım. Öyle ki “üç yıl önce”, “tam bir asır evvel”, “henüz girdiğimiz 21. yüzyılda” gibi ifadeleri bile, eserin beğeni toplayan orijinal lezzetini ekşitmemek için olduğu gibi bıraktım. Fakat yine de ikinci baskının da titiz ve yoğun bir emeğin neticesi olarak elinize ulaştığını söylemek istiyorum. Çünkü bütün İkinci Baskıya Önsöz yazılarında bu vurgu yapılıyor. Takdir edersiniz ki benim de bunu yapan diğer yazarlardan hiçbir eksiğim yoktur.
Kitabım hakkında, böyle bir kitabın niye yazıldığını anlamadığını belirten bazı yorumlar okudum. Onlara göre her yıl binlerce kitabın yayınlandığı ülkemizde, böyle bir kitap, ancak yazarının canı sıkıldığı için yazılabilirmiş. Eserim ne piyasaya hitap eden bir popüler içeriğe, ne de erbabının kıymetini bileceği bir derinliğe sahipmiş. İçlerinden bir tanesi işgüzarcasına kesilen ağacın, harcanan mürekkebin hesabını yaparak tabiatı tahrip ettiğim gerekçesiyle tutuklanmamı istedi. Bir başka haber sitesi, İşte Lüzumsuz Kitaplar başlıklı bir galeri yaparak ilk resimde benim kitabımı tanıttı. Buradan onlara da cevap vermek istiyorum. Siz ilim irfan düşmanısınız. Matbaaya karşı çıkanların torunları olduğunuz her halinizden belli oluyor. Sizin yüzünüzden dünya yaşanmaz bir yer haline geldi. Fakat çekemeyenlerin tüm bu aleyhte kampanyalarına rağmen, Facebook ve Twitter sayfalarımda kitabım hakkında yazdıklarım, uluslararası medyanın bile eserime bigâne kalmadığını ispatlayan birer delil olarak durmaktadır. Milyarlarca üyesiyle günümüzün en büyük medya kuruluşları olan Facebook ve Twitter, veri merkezlerinde bu satırlarımı depolamaktadır. Bu insanlar Mark Zuckerberg ve Jack Dorsey’den daha mı iyi biliyorlar? Onlar bile kitabım hakkındaki övgülere sitelerinde yer verirken, bin kişiye ulaşıp ulaşmadığı belli olmayan, kendi analarının bile adlarını bilip bilmediğinden emin olmadığım sözümona eleştirmenlerin çekememezliğinin bir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Bu baskının hazırlanmasında, benimle birlikte yoğun emek sarf eden pek çok insandan da söz etmek ve huzurlarınızda kendilerine teşekkür etmek istiyorum. Bu yalakalığımın nezdinizde herhangi bir anlamı olup olmadığını bilmiyorum, ama bunu yapacağım. Öncelikle eserimin ikinci baskısını girdiğimiz kıran kırana pazarlık sonucunda 100 TL indirim ile basan Fedakar Penguenler Yayınevi’ne ve Yayınevi’nin saygıdeğer müdürü Müjdat Fedakar Bey’e teşekkür etmek istiyorum. Kendileri yaptıkları 100 TL indirim karşılığında ismini bu önsözde geçirmemi uygun buldular, bu şekilde meşhur olmak istiyorlarmış, muvafık buldum. Daha sonra, eser üzerinde çalışırken uyuyakaldığımda sayfaların üstüne akan salyalarımı özen içinde, tuzruhu ile temizleyen sevgili eşim Şaduman Hanım’a da teşekkür etmek istiyorum. Kendisi her fırsatta “Kalk şu kitabın başından”
, “uyumadın mı hala”, ayıl “bıktım senin şu kitaplarından, eve ekmek getir a be helâ kalas’ı” gibi teşvik edici sözleriyle desteğini bir an bile esirgememiş ve çalışmamın hızlanmasında mühim bir katkının sahibi olmuştur. Bu jestimle “boynun devrilsin Batuhan, ellerini eşşek arısı soksun Batuhan. Kitap yazıp da bana teşekkür etmedin mi?” serzenişlerinden kurtulacağımı ümit ediyor, kendisine “bizim bey bir kitap yazdı ki, ikinci baskısı bile yayınlandı” diye konu komşuya hava atma fırsatı bahşettiğimi zannediyorum. Onu çok seviyorum. İyi ki benimlen evlendin melek kalpli güzel prensesim. Öhöhöm nerede kalmıştım? İlk baskının piyasada tükenmesini ve bu baskının yayınlanmasını mümkün kılan asıl amil ise, 1400 adet kitap satın alarak belediye binasına gelen herkese şifa niyetine dağıtan ilçe belediyemizin elleri öpülesi başkanı Ahmet Bey’dir. Onların bu fedakarlığı olmasa, kitabımın piyasadaki bereketi tükenmeyeceği için bu ikinci baskı çıkmayacaktı. Belediye başkanıma kitapların bu baskısını da alıp dağıttığı takdirde, %50 olan şahsî komisyonunu %70’e yükseltmeyi teklif etmek boynumun borcudur. Sizler de bu ahdime şahit olunuz.
Öte yandan kitabımı, bana fikirlerini büyük bir özveriyle savunmayı öğreten Sayın Uche Okechukwu ve Sayın Jes Hogh Beyefendilere ithaf ediyorum.
Biliyorum ki elinizde tuttuğunuz bu kitap gibi nice kitap, korsan baskı ile ekmeğini kazanmaya çalışan haysiyetsiz, itoğlu it, şerefsiz adi köpeklerin, kayısı kurularının elinde bir pul kadar değersizleşiyor. Kitabın içindeki bilgileri bile olduğu gibi kopyalayarak itibarsızlaştıran bu adi kalpazanları çırılçıplak soyup ısırgan tarlalarında çivili oklavalarla bişi hamuru açar gibi yuvarlamak gerektiğine (Şaduman Hanım, mesajı aldınız) inanıyorum. Kendimi kaybettim sevgili okurlar fakat bana hak vermiyor musunuz? Benim kitabımın korsanının basılması ihtimalinin, Yahudi soykırımı, Kerbela olayı, Dersim katliamı ve Japonya’nın tepesine inen atom bombaları kadar olsun cahil halkımız nazarında ilgi görmemesi, toplumsal iki yüzlülüğün ulaştığı son nokta değil midir? Bu dehşetengiz tablo, malesef ki bu ülkede sanatkara, bilim adamına, müelliflere verilmeyen değeri kati suretle ortaya koymaktadır. Kitabımın korsanını basanların Allah belasını versin, muhterem bir hocaefendinin fem-i saadetleriyle işaret buyurdukları gibi çoluklarından çocuklarından çıksın inşallah. Yırtına yırtına “amin” buyurunuz.
Şu ana kadar ortaya koyduğum megalomaniden, narsisizmden, egoizmden midesi kalkmayanlar ve kitabımı hala okumaya devam etmek isteyenler, lütfen arka sayfayı çevirsin.
Batuhan Okutan
Bir Cevap Yazın