ÇOK ACAYİP ŞEYLER OLUYOR
Sokağın başındaki elektrik direği yürümeye başladı. İlk dün akşam fark etmiştim bunu. Hayal gördüğümü sanıp üzerinde durmamıştım. Oysa gerçeğin ta kendisiymiş gördüğüm. Şuan camın kenarındayım ve sokaktaki elektrik direğinin yürüyüşünü seyrediyorum. Sadece yürümekle kalmıyor direk; olduğu yerde zıpladığı
, kendi etrafında hızla döndüğü, kaldırım kenarına boylu boyunca uzandığı, garip figürlerle dans ettiği bile oluyor. Az önce açma germe hareketleri yaptı. Bir dakika, ne yapıyor bu? İp atlıyor galiba. Çocuklardan mı görüyor nedir. Tabi ya, çocuklar aklını çeliyor bunun. Gözünün önünde sabahtan akşama kadar türlü oyunlar oynuyorlar. Ya büyüklere ne demeli? Kimbilir kaç cinayete şahit olmuştur zavallı. Kaç dolap dönmüştür yanıbaşında. Kaç dolandırıcılığa, kaç hileye, kaç aldatmaya tanık olmuştur. Ne yalanlar duymuştur kimbilir. İnsanların ortasına konulan her hareketsiz nesnenin başına gelen talihsizlikleri o da bu sokağa dikildiği günden beri tekrar tekrar yaşadı. Olacağı buydu, sonunda çıldırdı direk. Şimdi de gitmiş karşı binanın birinci katının camından içeriyi gözlüyor. Böyle bir ortamda elektrik direğinden terbiye beklenir mi? Ne yapıyor, kendisine uygun bir direk mi bakıyor acaba. Belki de televizyon izlemek için dadanmış olabilir eve. Böyle, hareket etmeden baktığına göre kesin televizyon izliyor. Eyvah… Sabah akşam mağaza kapılarında pinekler artık. Eğlence, durmadan eğlence ister canı. Bir de pahalı evlerde yaşama tutkusuna kapılırsa yandık demektir. Fazla kazanmak, daha fazla kazanmak, durmadan kazanmak uğruna perişan etmese kendini bari. Korkunç bir hırsla nasıl da bakıyor camdan. Kaçarı yok
, zıvanadan çıkacak elektrik direği. İlk fırsatta baştan aşağı farklı renklerle boyayacak gövdesini. Kuaförden çıkmayacak, en pahalı arabalara sahip olmaya çalışacak, yüksek topuklu ayakkabı alıp ikinci kattaki dairenin camından dev ekranlı televizyonu izlemek isteyecek, tek kullanımlık elbiselere, gözlüklere sahip olmak için aç kalacak, akıllı telefonuyla internete girip çektiği selfieleri şehrin tüm elektrik direklerine göndermeye çalışacak, bütün bankaları dolaşıp hangisinde daha makul bir idam varsa onu seçecek…
Bir saniye. Ne… ne yapıyor bu? Önünden yürüyen adamın peşinden onu taklit eder gibi yürüyor. Evet, evet; tıpkı onun gibi yalpalayarak yürüyor. Adam takip edildiğini anlayınca birden geri döndü ve direk profesyonel bir dedektif gibi aniden olduğu yere mıhlanıp kaldı. Adam köşeyi dönüp o kendisine has yürüyüşüyle sokaktan ayrıldı şimdi. Direğin canı sıkkın gibi. Öylece duruyor yolun ortasında. Bir şeyler yapmak ihtiyacı duyuyor olmalı. Yalnız kalmak istemiyor sanki. İşte
, şimdi de evlerin ziline basıp kaçmaya başladı. Dur bir dakika… Buraya geliyor. Tam zile basarken pencereyi açıp yüzünü kızartacağım onun. Gel bakalım direk, gel. Oyun nasıl oynanırmış göreceğiz birazdan. Ne? Neden yerden taş aldı bu…
Adi direk… Sana bunun hesabını soracağım seni haylaz sırık. Boyunla aklın arasındaki o büyük farkı… Başın bulutlara değebilir ya da kafanı kaldırınca tüm şehir gözlerinin önüne serilebilir ancak eğer sende vicdan yoksa… Vicdan ya. Zalim direk. Sokaktaki herkesin ziline basıp kaçtın. Bir tek benim camımı kırdın. Seni pis ayrımcı. Adaletsiz dev. Ne istedin camımdan? Ne istedin benden? Halimi bilmiyorsun tabii. Değil sen, o meşhur filmdeki yumurcak bile kırmış olsaydı camımı affetmezdim onu.
Ya tahta kurduna isabet etmiş olsaydı o attığın koca taş ve ezilseydi o mini minnacık, zarif ve sevecen tahta delisi. Ya kuşa çarpsaydı ve onu bir daha uçamayacak duruma getirseydi. Şükür ki iki dostumun da sıhhati yerinde. Sadece biraz korktular o kadar. Şimdi korkma sırası sende elektrik direği. Yarından tezi yok seni şikayet edeceğim. Kuru sıkı değil bu. Görürsün.
FALAN FİLAN
Canım çok sıkılıyor. Zaman hızlı geçse de yavaş geçse de değişmiyor bu. Başım ağrırken ya da dişim ağrımazken de aynı. Her şeye sahip olsam veya hiçbir şeyim olmasa… Hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden. Hiçbir şey… Geçmiş ağır bir yük. İğreniyorum dönüp bakınca. Keşke sussaydım diyorum. Keşke hiç konuşmasaydım. Keşke dokunmasaydım hiçbir şeye. Keşke sevmeseydim. Keşke güvenmeseydim kimseye. Keşke düzenli olarak dişlerimi fırçalasaydım küçüklüğümden beri. Keşke tırnaklarımı kesmeseydim hiç. Keşke ölüp gitseydim çok zaman önce.
(Devam edecek)
(Kerim Salih)
Bir Cevap Yazın