Hafif Dergi

  • Hafifdergi Hakkında
  • Yazarlar
    • Ahmed Akşamoğlu
    • Ahmet Memnun
    • Ahmet Yıldırım
    • Batuhan OKUTAN
    • Cengaver MÜRİDOĞLU
    • Kerim SALİH
    • MURAD İSTANBULÎ
    • Ömer TURHAN
  • Etkinlik
  • İletişim
  • Sayılar
    • Sayı 1
    • Sayı 2
    • Sayı 3
Home İtaat Et Kurtul! (Nafi Adıgüzel)

İtaat Et Kurtul! (Nafi Adıgüzel)

sssirinler 22

Uzun uzun zaman önce şehrin ücra semtlerinde mütevazi, mütedeyyin gençlerin yaşadığı kiralık apartman daireleri vardı. Onlar kendilerine “Faliyet” diyorlardı. Çok iyiydiler. Ve sonra korkunç Gargamel Kamalust vardı. O kötüydü. Bir gün mekteplere yolunuz düştüğünde etrafı dikatlice dinleseniz belki hodbin, hodgâm Kamalust’un naralarını duyabilirdiniz. Ve iyi bir insan olduğunuzda bir gün siz de Faliyet’i görebilirdiniz.

Aslında bunun için hususi bir çabaya ihtiyacınız yoktu. Siz onları tanımıyor olsanız da onlar sizi bilir, bulur, tanır; bir şekilde sizinle irtibat kurarlardı. Birkaç halısaha maçından sonra kendinizi, Makbule isimli bir hanımın icadı olduğu zannına vardığınız, yoğurt ve salatanın birbirlerini müteakiben çevrelediği, ortasında ters çevrilmiş bir tencere bulunan gizemli tepsinin etrafında bağdaş kurmuş vaziyette, birkaç metal kaşığın tencere tabanına ve yanlarına çarpmasıyla ortaya çıkan senfoniyi dinlerken bulabilirdiniz. Zaten orta ve yüksek öğretim imtihanlarına hazırlanıp da kendileriyle tanışmamış olmak için insanüstü bir gayret sarfetmeniz, uzatılan her ele kuş gribini bahane etmeniz, evinizden burnunuzu çıkartmayıp tekerrür eden ısrarlı bulgurlu sohbet davetlerini her seferinde aynı nezaketle reddedebilecek medeni cesarete sahip olmanız gerekirdi.

Çocuklarınızı bu Faliyet’in pençelerine kaptırmaktan endişeleniyorsanız türlü dedikodulara inanmanız ve çocuklarınızı inandırmanız gerekebilirdi. Bu dedikodular sahil şeridinde oldukça etkiliydi de. Faliyet Eğitim Mektepleri’nin bodrum katlarında, içlerinde domuz bağıyla adam öldürülen gizli mahzenler, zincir odaları olduğu söyleniyordu mesela. Tenefüs zilleri yerine ezan okunuyor, öğretmenler derslere takkeyle giriyorlardı. (Cübbe sarık abartı olurdu.) Giriş kapısına koydukları X-Ray cihazının abdestsiz giren olursa alarm verdiği rivayet ediliyordu. Bu irtica yuvalarının çatı katlarında, beyin yıkama faliyetlerini icra ettikleri din-lenme odası adı altında kızlar ve erkekler için ayrı ayrı odalar bulunuyordu. Bu odalarda bazı öğretmen ve öğrenciler namaz bile kılıyorlardı! Laik ülkede böyle rezalet nasıl olurdu? Çok sistematik çalışıyorlardı. Sinsice kendilerini öğrencilere sevdirip  tılsımlı sözleriyle hipnoz ediyorlardı. “Rehberlik faliyetleri” ile müşahadeye alınan öğrenci, “çalışma kampları” bahanesi ile yurtlarda yoğun bakıma sokuluyordu. İçlerine ilaç karıştırdıkları çaylarla çocukları haftalık büsküvili sohbetlere bağımlı hale getiriyorlardı. Bir süre sonra çocuklar “çay talebenin mazotudur” telkinleri yüzünden mazot yerine çay içip motoru yakmaya başlıyorlardı. Kademeli olarak kitap okuma ve vaaz dinleme seanslarıyla da beyinleri tamamen yıkanıyordu. Asıl emelleri tabi ki de Şeriat’ı getirmekti.

Bunların yanında ara sıra rakip takımın parlak zeka örneği propagandalar üretebildiği de olmuyor değildi. Hatta bir keresinde bizim köyde Faliyet’e ait Sevgi Eğitim Dersevleri’nin itibarına korkunç bir suikast girişiminde bulundular. Kocaman bir pankart hazırlayıp balta gibi harflerle şunları yazarak köyün meydanına astılar:

“Başarılarınıza SED çekmeyin!”

Olacak şey değildi. Tam kayıt döneminin arifesinde karşıdan ani bir aparkat gelmişti. Kurumda kırmızı alarm verildi, izinler iptal edildi, bütün birimler acilen toplandı ve mesele acilen masaya yatırıldı. Toplantı saatler sürdü. Neyse ki  hararetli tartışmalar neticesinde apar topar bir pankart hazırladılar. Günü kurtarmışlardı:

“Başaracağım derken FİNİŞ’te kaybetmeyin!”

Aslında herşey çok güzel gidiyordu. Hedeflerine Allah rızasını koyan bu gençler istikballerini neslin ihyasına vakfediyorlardı. Bu içten pazarlıksız gençlerin sürdürdüğü tebliğ gönüllerde makes buluyor,  soğuk Şubat’ın ardından bahar ümitleri yeşertiyordu. Erkam’ın evi gibi gördükleri evlerde yetişen gençler, İkinci Saadet Asrı’nı kurmak hayaliyle uzak diyarlara hicret ediyorlardı. Bu seferberlik denizler aşacak, Nam-ı Celil-i Muhammedî her yanda duyulacaktı. Hasılı, kısa sürede Anadolu insanının sepmatilerini kazandılar, desteklerini arkalarında buldular.

Önceleri, kendileri gibi diğer faliyetlere de ‘İslam Üniversitesi’nin farklı fakülteleri’ nazarıyla bakıyorlardı. Fakat sonradan Faliyet şehirlerden ilçelere, kasabalara, mahallelere, Moğolistan bozkırlarına, Afrika çöllerine, Marsa ve Jüpitere açıldıkça, forvet açığını kapatmak için altyapıda ne kadar acemi varsa mesul kadrosuna almaya başladı. Böylece bir zaman sonra, kemiyette parladıkça keyfiyette gulyabani üretim hataları patlak verdi. Ekonomik ve siyasi sahada kuvvetlendikçe ‘En büyük Faliyet, başka büyük yok!’ semptomları belirginleşiyordu. Kritik postlara kurulan bu arkadaşlar kendilerinden başka faliyete hayat hakkı tanımıyorlardı. Engerekleri onlar tepelemişti ve onlar olmasa kimse olmazdı, bu yüzden bütün koltuklar onların olsa hakları ödenmiş sayılmazdı. Hatta kimi  faliyetlerin varlıkları bile hataydı. Sakalları, çarşafları, söylemleri ile İslam’a zarar veriyorlardı ve İslam’ın gerçek çehresini  şirin yüzleriyle onlar temize çıkartıyorlardı. Mübarek yurtdışı faliyetleri, yeryüzündeki bütün İslami mücadelelerin toplamından ehemmiyetliydi. Filistin meselesinde aceleye lüzum yoktu. Filistin halkı 10 sene daha beklemeliydi. Allah’ın izni ile dünya çapında mukaddes dil faliyetlerine dahil olan çocuklar büyüyüp  güneydeki devlete sevgi-dostluk-kardeşlik pıtırcıkları fırlatacaklar ve herşey düzelecek, yeni bir dünya kurulacaktı.

Bu obsesif-kompulsif hizip taassubu öyle bir dereceye vardı ki, kelli felli mensuplar, depremleri, selleri, donları, su kesintilerini, patateslerin çürümesini, fok balıklarının ölmesini Kamalusların partisine verilmeyen oylara bağlamaya başladılar. Devletlüler nasıl olur da asrın müceddidinin emirlerini dinlemezlerdi? Devletlümüz neden barsak ameliyatı geçirdi sanıyorduk? Başlarını hafifçe kaldırıyor, sol gözlerini hafiften kısarak, dudaklarının sol kenarına yayılan acıyıcı bir tebessümle iki saniye sizi süzüyor ve aynı pozisyonda ekliyorlardı:

“Bilmediğiniz çok şey var.”

Bu kılçık adamların idrak yolları enfeksiyon kaptığından gece gündüz hayal görüyor, gördükleri hayalleri sahih rüya diye ortalıkta anlatıyorlardı. Artık bünyelerinin tedaviye cevap vermesi imkan dahilinde değildi.

Bu husûmete vakti olmayan, muhlis, mütevazî ‘muhabbet fedaileri’nin nasıl fanatize edilip Faliyet Taraftar Kulubü’ne tevdi ettiğini anlamak istersen, şu temsil-i hikayeciğe bak, dinle:

Şöyle ki, bir vakit Abuzittin Garagaya isminde bir adam her hafta gençlerle hasbihal ediyor, onlara ahir ömürlerini kurtaracak Kaşıkçı Elması nasihatlerde bulunuyordu. Her hafta olduğu gibi, o gün de kararlaştırılan saatte meclise geldi. Kendisine ayrılan koltuğa oturdu. Selamlaşma faslından sonra güzel bir euzübesmele çekti. Sehpanın üzerinde duran kitabı açtı ve ilk cümleyi okudu: “Besmele her güzelliğin başıdır, biz de her zaman onunla başlarız.” Kitabı sehpaya bıraktı, gözlerini iki saniye uzak bir noktaya sabitledikten ve derin bir iç çektikten sonra aldı sazı ele…

– “Gençler! Sizler bu civarların birrr numaralı insanlarısınız. Bu mecliste bulunanlar, bu civardaki Allah’ın birrr numaralı adamlarıdır. Bu kitapların talebesi olan başka kimse var mı etrafınızda? Sizler dosdoğru yolun yolcususunuz! Hiçbir şek ve şüpheniz olmasın ki yolunuz Allah’ın yoludur! Çok defa bize malum olmuştur ki bir cümle enbiya, asfiya, evliya ve ecdad arkanızdadır ve yolunuzu gözlemektedir!”

Her hafta olduğu gibi kitap sohbeti sabote olmuştu. Artık itikadî mevzular değil, faliyetlerin içerisinde bulunmanın beş derece kâr içinde kârı anlatılıyordu. Katiyyen bilimeliydi ki bu yolun müdavimleri seçilmiş kimselerdi. Sözlerine devam etti:

“Binaenaleyh şu kainatta en mühim bir hakikat Faliyet’inize sadaaakattırr! En kıymettar bir mahiyet bilbedahe yine sadaakattırr! Sadık ol, sadık olsun, sadık olun, sadık olsunlar! İtaat et kurtul! Kurtuluş itaatte! Bu gemi profösörü de taşır, çöpçüyü de, evliyayı da, sarhoşu da.. Bütün yolcularını Saaahil-i Selamete çıkarır. Yeter ki gemide olun! Menzilinizden zerrrre kadar şüpheniz olmasın! Biz birşeye ‘bu ak, bu kara’ diyorsak o öyledir. Biz büyüklerin elbette bir bildiği vardır. Siz saadık olun, faliyetinizi yapın, gerisiyle meşgul olmayın. Akımıza ak, karamıza kara demeyen binn yıl Kuran okusa ehemmiyeti yok! Binn yıl namaz kılsa kıymeti yok! Sadık olmayan, vahiy katibi dahi olsa akibeti bellidir. O yüzden yolumuzu kesenlerin secdelerine, rükularına sakın ola aldırmayın. Unutmayın ki münafıklar da haccediyorlardı! Kamalust kardeşlerinizi de hoşgörün, Allah devamına erdirsin, onların aslında pırlanta gibi yürekleri varmış, yeni farketmişiz.

Şunu aklınızdan çıkarmayın; faliyetlerin kimseye ihtiyacı yok, siz faliyetlere muhtaçsınız! Bu gemide seyahat ederseniz, ahirette O’nun sancağı altına gireceksiniz. Arkadaşlarınız biletleri sohbet çıkışında dağıtacaklar. Şu gemide olmanın kıymetini bilin. Hafizanallah, Allah sizi bir kayıkta de yaratabilirdi. Geceleri teheccüt, gündüzleri oruçla geçirseniz bile bu gemide olmanın şükrünü eda edemezsiniz. Sakın ola ki bu deryayı yüzerek geçmeye kalkmayın. Köpek balıklarına yem olursunuz! Öyle kenar köşelerde de dolanmayın, ayağınız kayar. Seyir halindeyken başka bir gemiye atlamaya da kalkmayın! Bu deniz dalgalıdır. Düşer alabora olur, boğulur gidersiniz.

Gençler! Memleket için en iyisini biz düşünürüz! Gemimizi engellemeye kalkan nalçak oğlu nalçaktır! Münafıktır! Mürteddir! Müseylemetül Kezzaptır! Firavundur! Önünüze çıkan Nemrut’lar bir bir devrilecektir! Kimsenin gücü Allah’ın gemisini batıramaz! Biz ateşte İbrahim, denizde Musa oluruz! Tercihinizi yapın, safınızı belirleyin! Ya biz, ya Firavun!

Bu gemi Allah’ın gemisi! Binaenaleyh her şeyden önemli gemimiz. Yeter ki gemimiz yürüsün! En büyük gemi bizim gemimiz! Her şey gemimize göre güzel, her şey gemimize nisbetle çirkin! Her şey gemimiz için!”

Haftalarca devam eden bu böbürlenme seansları neticesinde gençler artık yeterince bilinçlenmişlerdi. Gemilerinin istikbali için her türlü fedakarlığa hazırlardı. Gözlerinde ne Cennet sevdası ne de Cehennem korkusu kalmıştı. Faliyetlerinin istikbalini selamette görürlerse, Cehennem’in alevleri arasında yanmaya razıydılar. Seçim yaklaşıyordu, cihad şuuru içinde bavullarını toplayıp hazırlık yaptılar. Gargamel için rey dilenecekler, büyüklerinin devletlüler hakkında kendilerine anlattıkları fuhuş hikayelerini ailelerine, akrabalarına, konu komşuya, uçan kuşa, kaçan tazıya, büyük bir şehvetle, ağızlarını şapırdata şapırdata anlatacaklardı. Faillerinin şahitliklerinin bile kabul edilmemesinin emredildiği iftira şenaati, onlar için farzlar üstü farzdı çünkü artık.

Ey nefsimle beraber bu hikayeyi dinleyen adam! Bu kadarı kâfi, gerisini sen kıyas et!

Dilerim Allah, o gemideki kara delikleri tıkasın; dümendeki korsanlardan hüdâbîn yolcuları kurtarsın!

Nafi Adıgüzel

Ara 18, 2014Nafi Adıgüzel
Müştak Zeki'nin Yanan Günlükleri - 4 (Kerim Salih)Bir Ulu Şairin Portresi (Ahmet Yıldırım)
You Might Also Like
 
Terzi Nezih Mahallesi – 5 (Ahmet Memnun)
 
Bir Ulu Şairin Portresi (Ahmet Yıldırım)
Comments: 2
  1. desing
    6 years ago

    bir gargamel için o gemiyi batırmalı…….
    yüzünü sinekkaydı edip akşamdan sabaha nöbet tutan askerler….. toplanın….. bedduAbinizin yanında yeni bir birlik yeni bir dünya yeni bir yaşama yelken açabilirsiniz. beddu abiyi severiz biz beddu abi medyada ve ülkede sevilen ve sürekli sayılan biridir. beddu abi iyidir iyi. tercüman oldunuz duygularıma teşekkür ederim. yaşasın BEDDUAbi ve sevenleri

    ReplyCancel
  2. gy
    6 years ago

    Çok başarılı

    ReplyCancel

Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et

Nafi Adıgüzel
6 years ago 2 Comments Sayı 5cemaat, Nafi Adıgüzel, Sayı 5
0
Facebook
0
Twitter
2319211760_af3ee2ecde_o
Terzi Nezih Mahallesi 9 (Ahmet Memnun)
5 years ago
6947927-lantern-man-coat-scarf-umbrella-rain-art
Bize Ondan Bahsedin (Ahmet Memnun)
4 years ago
Project1
Monologolomen Diyalogoloji (Ahmet Memnun)
5 years ago
hafif dergi (4)
Beli Açık Uyuyan Adam: Ömer Faruk Arslan (Batuhan Okutan)
6 years ago
6888469-ribbon-wallpaper
Ağır Hediye (Ahmet Memnun)
6 years ago
Son Yazılar
  • Terzi Nezih Mahallesi – 10 (Ahmet Memmnun)
  • Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 12 (Kerim Salih)
  • Dayak ve Karne Korelasyonu (Murad İstanbuli)
  • Seyyah (Ahmet Yıldırım)
  • Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 11 (Kerim Salih)
Son Yorumlar
  • Façede Geçen Sekkiz Sene (Murat İstanbuli) için Gökçe
  • İtaat Et Kurtul! (Nafi Adıgüzel) için gy
  • Ağır Hediye (Ahmet Memnun) için kardan adam
  • Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 5 (Kerim Salih) için Kerim Salih
  • Müştak Zeki’nin Yanan Günlükleri – 5 (Kerim Salih) için Ahmet Yıldırım
Arşivler
  • Ocak 2017
  • Haziran 2016
  • Mart 2016
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
Kategoriler
  • Sayı 1
  • Sayı 10
  • Sayı 11
  • Sayı 12
  • Sayı 13
  • Sayı 14
  • Sayı 15
  • Sayı 16
  • Sayı 17
  • Sayı 2
  • Sayı 3
  • Sayı 4
  • Sayı 5
  • Sayı 6
  • Sayı 7
  • Sayı 8
  • Sayı 9
Bize Yazın

Bize ulaşmak için editörlerimizden Ahmet Yıldırımla irtibata geçebilirsiniz

Email: bilgi@hafifdergi.com

Name: Ahmet Yıldırım

Twitter’dan takip edin
@Hafifdergi kullanıcısından Tweetler
Facebook’tan takip edin
2014 © Hafif Dergi